Ziyaret (The Visit) filminin konusunu, özetini, oyuncularını, teknik bilgisini ve yorumunu yazımızda bulabilirsiniz.

Fragman

Bu Filmi İzlemek İçin Tıklayın




Teknik Bilgi

Vizyon Tarihi :

Yönetmen :

Oyuncular : , , , ,

Tür : ,

Yapım Yılı - Yeri : -

IMDB :  

Tanıtım

Ziyaret (The Visit); bir Loreena Mckennitt albümü, Everybody Loves Raymond dizisinin üçüncü sezon beşinci bölümünün adı , Friedrich Dürrenmatt'ın 1956 yılında yazdığı 3 perdeli trajikomik oyun ve M. Night Shyamalan'ın yazıp yönettiği korku filmi. Tabii ki (tabiiki, tabiki diye bir şey yokmuş) bunlar birbirinden bağımsız. Biz sitenin adından da anladığınız üzere filmi inceleyeceğiz. Shyamalan'ı The Sixth Sense (Altıncı His), Split (Parçalanmış), The Village (Köy), Signs (İşaretler), Unbreakable (Ölümsüz) 'dan tanıyorsunuzdur ya da The Last Airbender (Son Hava Bükücü) mı demeliyim? Prodüksiyon şirketi Blumhouse; Insidious (Ruhlar Bölgesi), Paranormal Activity (Paranormal Aktivite)'den bildiğimiz. Filmdeki olayı kısaca anlatmaya başlıyorum fakat ana noktaları burada yazmayacağım. Yazar Yorumu kısmında detaylı incelemeyi yapacağız. Film kamera karşısındaki bir anneyle (Kathryn Hahn) başlar. Yıllar önce bir adamla evlenmek için evini terk etmiştir adam da onu. ADAM... :) Anne, çocukları Becca (Olivia DeJonge) ve Tyler (Ed Oxenbould) ile kalmıştır. Evinden ayrıldığı son gün çocuklarına bir türlü anlatmadığı bir olay yaşanmıştır. Bu olay nedeniyle ailesiyle hiç görüşmemesine rağmen bir gün internetten ailesi onu bulmuştur. Yaşlı çift'in (Deanna Dunagan, Peter McRobbie) torunlarını tanıyıp onlarla vakit geçirmek istediğini öğrenir ve çocuklara bunu söyler. Çocuklar da bunu kabul eder. Annesinin eskiden yaşadığı taşradaki evde geçirecekleri bir haftayı belgesel haline getirmeye karar verip kameralarını kuşanıp yola çıkarlar. Anneleri de sevgilisi diyeceğim adamla ünlü bir tekne gezisine katılır. Karlar içindeki ücra yere varan çocuklar ellerinde biz buradayız gibi bir pankart tutan dede ve ninesine doğru koşarlar. O an hayatlarının belki de en büyük hatasını yaptılar. Sonra eve giderler ve annesinin onlara anlattığı salıncak, saat ve saklanma yerini görürler. Sürekli hoş kurabiyeler ve yemekler yapan nineleri ve dedeleri ilk başta gayet normal yaşlı bir çift gibi görünmelerine rağmen sonradan çocuklar korkarak bir şeylerin ters gittiğinin farkına varırlar. Bu evde bazı uyarılar vardır: 21.30 uyku saatimizdir, bodruma inmeyiniz çünkü küf vardır, fırın tüm vücudun içine girmeden tam temizlenmez, annenizle ilgili soru sormayın. Yatma saatinden sonra odalarında olan çocuklar garip sesler duyarlar. Nineleri kusar, çıplak bir şekilde duvarları tırmalar, Samarra gibi gezer etrafta... Dedelerini sürekli bir kulübeye gizlice girerken görürler ve baktıklarında oradan kakalı bezler çıkar. Bu bezleri bulan Tyler'sa mikroplara karşı fazla takıntılı bir çocuktur. Becca ise aynaya bakmaktan sürekli kaçınır. En sonunda bir gece salona kamera koyan çocuklar gece ninelerinin elinde bıçakla gezdiğini görürler. Dedelerini de tüfekle... Dedeleri, nineleri için gün batımı hastası yaşlılarda görülür geceleri böyle huysuzlaşıyor dese de tüm bu olanların sadece bunamadan dolayı olmadığı belliydi. Biz nasıl bir evde durmaya çalışıyoruz diye sonunda dayanamayan çocuklar Skype'dan annelerini tatilden döndüğü günde ararlar. Bizi lütfen al derlerken anneleri sorar ''Şuanda neredeler sizi duymuyorlar değil mi?'' Tyler pencereden dedesini ve ninesini gösterir... Sonra annelerinin söylediği tek cümleyi duyunca donup kalıyorsunuz. Ben izlemeyenler için bu kısımda buraya kadar yazabiliyorum. İpucu! Eve farklı zamanlarda iki kişi geldi ninelerine ve dedelerine ulaşamadıklarını ya da bir yere geleceğim demelerine rağmen gelmediklerini söylediler. Ama ne yazık ki eve uğradıkları zaman da hiç dışarı çıkmayan ihtiyarlar ortada yoktular. Ve bodrum sadece küften dolayı mı kötü kokuyordu acaba?



Yazar Yorumu

Oh sonunda. Merhaba. Saat 20:49 ama güneş kucağımda gibi etraf hala aydınlık hala sıcak... Yukarıda ve bu kısımda gerek dil bilgisi gerekse mantık hatalarım bolca bulunabilir. Üstelik sevgilisi demek için adama tereddüt ettim ya da spoiler vermiyim diye sonda kendimi fazla kısarken belki de son soruyla direk yanıtı verdim. Özür dilerim. Uğraşıyorum fakat teknik bilgilerle ya da açıklamalarla ve evin tek soğuk odasındaki yatakta iki büklüm bacağımın bükülmüş kısmının terleri içerisinde yazıyorum bu yazıyı. Ne yazarsam okuyanım varmış gibi bir rahatlıktayım ya birde ne komik. Belki de sadece ben varım burada, gelen teknik bilgiyi içine çekip filmle alakasız gördüğü bu kısmı atlayıp geçiyor. Ama kesinlikle bilmelisiniz ki buraya gelme amacım günlük yazmak, kendimden bahsetmek falan değil. Sadece bu film hakkında konuşmak için can atan birinin bir saat açıklama yapıp, oyuncudur fragmandır bulup giren en sonunda özgür alanı bulunca aklını yitiren gencin köşesi burası anlamaya çalışın. Çok aralıklarla bu siteye uğrayan ben M. Night Shyamalan'ın tüm filmlerinin yorumlarını yazacağım üzere sözümü de buraya bırakiyim. Sınıftan bir arkadaşımın Split'i izledin mi diye mesaj atması üzerine ben bu adamı tanıdım sayılır. Hatırlıyorum önceden başka bir dostumla D&R da gezip filmleri incelerken bu filmi gösterip çok iyi film M. Night Shyamalan'ın annemle izlemiştik demişti. Herneyse. The Village ve bu filmdeki şaşırtma unutulmaz. İnsan neredeyse filmin sonuna kadar aklındakilerle aralardaki olayların ne olduğunu çözmeye çalışıyor oysa sonra biri gelip diyor ki ''Onlar sizin dedeniz ve nineniz değil ki''. İşe bak. Saatlerce korku filmi izliyorum sanıyorsun ama aslında dram izliyorsun haberin yok. Ormanda canavarların olduğuna inanıyorsun sonra haydaa bu ihtiyarların kurguladığı bir oyun canavar falan yok. Sonra da arkadan bildiğimiz bir melodi çalıyor - https://www.youtube.com/watch?v=OMD-1pfbsXI - Burak Aksak gelip masaya oturup diyor ki: Aslında M. Night Shyamalan diye bir adam yok o sadece bir şaka sakızı hani şu dili maviye boyayanlardan sizde felçsiniz ondan hayallerinizde sizi sürekli şaşkınlığa düşüren bir adam gördünüz. Biz ağlamaya başlarken arkadan bir el sırtımıza dokunuyor. O da ne Brad Pitt. Gerçek mi yoksa hayal mi görüyorum diye gözlerimizi ovarken biranda yok oluyor ve Edward Norton'ı görüyoruz. Diyor ki:''Aslında ne Burak Aksak ne de Shyamalan var gerçekte hatta ben bile yokum. Siz aklınızdan sizi allak bullak edecek birini yarattınız sonra yetinmeyip Burak Aksağı yaratıp kendinize felçli diyerek yarattığınız oyunu iyice tatlandırdınız ama tüm bunlar bir hayal. Felçli olsaydınız bunları nasıl anlardınız?'' Şimdi yalnızız. Tamamen. Neye inanacağımızı bilmiyoruz diye kafayı yemek üzereyken kodların yazılı olduğu yeşil yoldan yürüyüp Keanu Reeves'i gördük. İki üç dövüştükten sonra bizi kulübüne çağırdı. Kuralları saymaya başladı baktım hep kopyala yapıştır yapıyor ve bu senaryo tanıdık geliyor sonucu söyle daha fazla dayanamayacağım dedim. Aslında tüm bu yaşamın yalan olduğunu anlattı. Yıkıldım. Varlığımdan ve kimliğimden duyduğum şüpheyle size bu filmi öneriyorum. Klişe bir söz ama gerçekten 1 saat 34 dakikanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Yabancılardan uzak durun uyarısının hayat bulmuş hali gibi film. Oyunculuklar şahane. Ve Tyler kadar sempatik bir çocuk görmedim. Şuanda 16 yaşında Ed Oxenbould iki ödüle adaymış. Korku\Gerilim filmi olsa da komediyi de kategorilere eklememek için kendimi zor tuttum. Aynı zamanda filmin yapımcısının Paranormal Activity'ninkiyle aynı olduğu o kadar belli ki. Yine de tüm film eve kamera yerleştirilip çekilmediği için tadında kalmış. Kuyu, kuyudaki yaratık, kadının saçlarını önüne atıp yerde o yürüyüşü tam halka tarzındaydı. Her yerin kar içinde olması ve esrarengizlik Fargo'yu anımsatıyor. Filmin başında çocukların o eve gitmesi dahil tüm korku filmi klişelerini görüyoruz kendi kendine sallanan salıncak bile gördük. Aynanın arkasından kıza bakması... Ama filmdeki öyle bir kurgu vardı ki bunca alışıldık nesnelerin içinde kendi ışığını tutup bizi hayrete düşürdü. Adeta diğer filmlerle dalga geçer gibi. Doğaüstü bir şeyler konulunca insanlar içten içe hemen tırsmaya başlıyor. Cin, kötü ruh filmleri var piyasada bir ton. Adını söyleyince gelir ya da sona hikaye gerçektir yaz hemen korku salınsın içlerine. Bir film bu kadar basit olmamalı. Aynı zamanda hikaye gerçektir diyorsun da dünyada bir milyarı aşan insan hikayedeki doğaüstü varlıkların gerçek olmadığını düşünüyor. Daha insanlık hemfikir değil bu konuda ama filmi yapan adam emin o adam şu tarihte içinde cin bulundurmuş o kadar emin ki sonda bunu herkesle paylaşıyor. Garip. Bu filmde insanlar soyut şeylerle korkutulup, klişe senaryolardan birini bize tekrar tekrar sunulmadığı için çok mutluyum. Fırınlarını sildirmek isteyen yaşlı teyzelere yardımcı olmayı unutmayın ve sizde mutlu kalın.

Filmden Kareler

Paylaşmak Güzeldir ...

Yazar Hakkında

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak .

Etiketler